Site icon Dilek Aşan

Brundtland Raporu: Ortak Geleceğimiz

Küresel veya bölgesel düzeydeki zorlukları çözmede politikacılara rehberlik edecek sürdürülebilir kalkınmanın net bir tanımı yoktur.

Daha ziyade, kavramın kullanımı, yerel ve proje düzeyindeki sorunlara yönelik çözümlerin sosyal olarak arzu edilen özelliklerini giderek daha fazla yansıtmaktadır, ancak bunlar kavramın ele alması gereken küresel zorlukları görmezden gelmektedir. Brundtland Raporu’nda kullanılan orijinal sürdürülebilir kalkınma tanımına bakıldığında, ülkelerin şu anda eşit derecede önemli dört ana boyutun eşik değerlerini karşılayıp karşılamadıklarını belirlemek için bir değerlendirme yöntemi önerilmektedir; uzun vadeli ekolojik sürdürülebilirliğin korunması, temel ihtiyaçların karşılanması ve aynı nesilde ve nesilller arası eşitlik. Ayrıca bu boyutların her biri için göstergeleri ve eşik değerleri tanımlanır. Buna ek olarak, 167 ülkenin bu eşik değerlerini karşılamada nasıl karşılaştırdıkları gösterilir. Şu anda hiçbir ülke dört eşiği de karşılamamaktadır. Yine de, teknoloji ve davranış değişiklikleri ile 2030’a kadar eşik değerlerine ulaşmanın mümkün olacağı öngörülmektedir.

Sürdürülebilir kalkınma, toplumda iyi ve arzu edilen her şeye bir yol olarak giderek daha fazla sunulur. ABD, İngiltere ve Finlandiya’dan sürdürülebilir kalkınmanın önerilen ulusal göstergelerinden bazıları bu noktayı göstermektedir. Böylece, sürdürülebilir kalkınma kavramı o kadar kapsamlı ve karmaşık hale gelmiştir ki, artık politika yapımında yol gösterici olmamaya başlamıştır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bazı akademisyenler sürdürülebilir kalkınma kavramının alakasız olma tehlikesi içinde olduğunu tartışmaktadırlar.

Brundtland Raporu ile dört ana boyut elde edilmiştir: uzun vadeli ekolojik sürdürülebilirliğin korunması, temel insan ihtiyaçlarının karşılanması ve aynı nesilde ve nesiller arası eşitliğin teşvik edilmesi.

Daha Fazlası

Exit mobile version