Blog

Kyoto Protokolü

Kyoto Protokolü, 11 Aralık 1997’de Japonya’nın Kyoto kentinde düzenlenen üçüncü UNFCCC Tarafları Konferansı’nda (COP 3) kabul edilmiştir. Protokol, sözleşmenin amaçlarını ve eylemlerini sözleşme tarafları arasında paylaştırmaktadır. Bununla birlikte, ikisi arasındaki en büyük ayrım, Sözleşme sanayileşmiş ülkeleri sera gazı emisyonlarını stabilize etmeye teşvik ederken, Protokol’ün onları bunu yapmaya taahhüdünde bulunmasıdır. Kyoto Protokolü’nün uygulanması için ayrıntılı kurallar 2001 yılında Marakeş’te düzenlenen COP 7’de kabul edilmiştir ve bu kurallar Marakeş Anlaşmaları olarak adlandırılmaktadır.

Kyoto Protokolü, “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” ilkesi kapsamında gelişmiş ülkelere daha ağır bir yük getirmektedir. Kyoto Protokolü 16 Şubat 2005’te yürürlüğe girmiştir. Anlaşmayı bugüne kadar 200 civarında ülke onaylamıştır. Protokol kapsamında, başta sanayileşmiş ülkeler ve Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere diğer taraf ülkeler, sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerinin altına indirmeyi taahhüt etmiştir.

Kyoto Protokolü’nün üç önemli mekanizması şunlardır:

  • Emisyon Ticareti (karbon piyasası olarak da bilinmektedir)
  • Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM)
  • Ortak Uygulama (JI: Joint Implementation).

Bu mekanizmalar tarafından oluşturulan karbon piyasası, dünya çapında emisyonları azaltmada önemli bir araçtır.

JI ve CDM, karbon piyasasını besleyen proje bazlı iki mekanizmadır. JI, sanayileşmiş ülkelerin diğer gelişmiş ülkelerle (genellikle ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkeler) ortak uygulama projeleri yürütmesini sağlarken, CDM gelişmekte olan ülkelerde emisyonları azaltan sürdürülebilir kalkınma projelerine yatırımı içermektedir.

Koyoto Protokolü kapsamında, ülkelerin fiili emisyonları izlenmeli ve gerçekleştirilen ticaretin kesin kayıtları tutulmalıdır. Taraflar, mekanizmalar kapsamındaki işlemleri takip etmek ve kaydetmek için ulusal bir sicil tutmalıdır. Sekretarya, işlemlerin protokol kurallarına uygun olduğunu doğrulamak için bağımsız bir işlem günlüğü tutmaktadır ve uygunluğu sağlamak için uzman inceleme ekipleri kurulmuştur.

UNFCCC gibi Kyoto Protokolü de ülkelere iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkilerine uyum sağlamalarında yardımcı olmak için tasarlanmıştır ve iklim değişikliği etkilerine karşı direnci artırmaya yardımcı olabilecek tekniklerin geliştirilmesine yardımcı olmaktadır. Uyum Fonu (Adaptation Fund), Kyoto Protokolü’ne taraf olan gelişmekte olan ülkelerde somut uyum projelerini ve programlarını finanse etmek için kurulmuştur. Fon, CDM proje faaliyetlerinden elde edilen gelirlerin bir kısmı ile finanse edilmekte ve diğer kaynaklardan fon almaktadır.

Kyoto Protokolü, genellikle, sera gazı konsantrasyonlarını stabilize edecek gerçek anlamda küresel bir emisyon azaltma rejimine yönelik önemli bir ilk adım olarak görülmektedir. Protokolün bir sonucu olarak, hükümetler taahhütlerini yerine getirmek için halihazırda mevzuat ve politikalar koymuş ve uygulamaya koymaya devam etmektedirler. Bu bağlamda bir karbon piyasası oluşturulmuş ve giderek daha fazla işletme iklim dostu bir gelecek için gereken yatırım kararlarını vermektedir. Protokol, iklim değişikliğine ilişkin herhangi bir yeni uluslararası anlaşma veya bir dizi anlaşma için temel altyapının çoğunu sağlamaktadır.

Kyoto Protokolü, küresel iklim değişikliği ile mücadele tüm dünyayı bir araya getirmesi bakımından çok önemli bir adımdır. Fakat uluslararası iklim koruma sürecini 2020 yılından sonra da sürdürebilmek için yeni bir iklim anlaşmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu bağlamda, 2015 yılında Paris’teki COP’ta Paris Anlaşması olarak kabul edilen yeni bir anlaşma ile ilk kez, küresel ısınmayı 1750’deki sanayi öncesi seviyelerin 2°C’nin çok altında sınırlandırmak için yeni hedefler belirlenmiştir. Günümüzde birçok ülke iklim değişikliğiyle ilgili politikalarını Paris Anlaşması’na uygun şekilde düzenlemeye çalışmaktadır.

E-Bülten
Bültene Kayıt Ol
Kayıt olduğunuzda eğitimler ve yeni makaleler hakkında ilk siz haberdar olabilirsiniz.

Bir yanıt yazın