Blog

Paylaşım Ekonomisi (Sharing Economy)

Netflix, Uber, Airbnb… Tüm dünyanın isimlerine aşina olduğu bu üç girişim de farklı alanlara hitap ediyor, öyle değil mi? Fakat üçünün de ortak bir özelliği var. Çalışma sistemleri paylaşım ekonomisi üzerine kurulu. Zira Netflix’in TV kanalları, Uber’in kendi araçları veya Airbnb’nin kendine ait evleri yok. Fakat hepsi kendi sektörünün belki de tartışmasız en iyi ve en başarılı şirketleri ve paylaşım ekonomisi modelinin en iyi örnekleri arasındalar. Peki nedir bu paylaşım ekonomisi dediğimiz şey ve gelecekte hayatımızın neresinde olacak?

Paylaşmak insanların doğasında olan bir eylem. Binlerce yıl boyunca süregelen bu basit eylemin bir ticaret aracı olarak kullanılacağı kimin aklına gelirdi ki? İnternetin kullanılması ve zamanla gelişip yaygınlaşması “paylaşma” eylemini daha hızlı ve kolay bir hale getirdi. Zira, insanlar sahip olduğu ürünleri artık sadece bizzat yüz yüze görüşebileceği yakınlarıyla değil, dünyanın diğer ucundaki insanlarla bile paylaşabiliyor. Yurt dışı planları yaparken birçoğumuz konaklama seçenekleri arasında büyük çoğunlukla Airbnb’yi tercih ediyor. Konsept olarak hiç tanımadığınız insanların evinde konaklıyorsunuz aslında, öyle değil mi? Hem siz daha makul ücretler ödemiş oluyorsunuz hem de ev sahipleri kullanmadıkları evlerini başkaları ile paylaşarak para kazanıyor. Airbnb paylaşım ekonomisine gerçekten çok güzel bir örnek!

Paylaşım ekonomisine birkaç somut örnek vererek devam edelim. Kişilerin kıyafetlerini satmalarına veya kiralamalarına olanak sağlayan moda platformları oldukça popüler bugünlerde. Bireylerin diğer bireylere geleneksel kredi veren kuruluşlar tarafından sunulanlardan daha ucuz oranlarda borç para vermelerine izin veren şirketler kuruluyor. Serbest çalışanların sundukları hizmetlerin, bu hizmete ihtiyaç duyan kişilerle eşleşmesini sağlayan web siteleri de çok güzel bir örnek.

Paylaşım ekonomisi mantığıyla kurulmuş işlerin sayısı son yıllarda giderek artıyor. Artık sadece kişiler arasında (P2P | Peer to Peer) değil işletmeler arasında (B2B | Business to Businees) bile bu model çok yaygın hale geldi. Örneğin, özellikle büyük şehirlerde serbest çalışanlar, girişimciler ve evden çalışanlar için ortak açık çalışma alanları sağlayan şirketler var artık. Lojistik hizmeti sunan bazı şirketler, taşıma yaptıkları araçlarında boş kalan yerleri başka şirketlere kiralayabiliyor mesela.

Paylaşım ekonomisi bu kadar güzel bir şey olmasına rağmen birçok riski ve eleştriyi de beraberinde getiriyor. Bu girişimlerin kısmen veya tamamen yasalardan bağımsız hareket etmesi ve rekabete aykırı eylemlerde bulunabiliyor olması paylaşım ekonomisiyle ilgili en büyük tehditler arasında. Kiralama hizmetleri sunan işletmeler için bu daha da riskli. Zira bu hizmetlerle ilgili kurallar normal şartlarda genellikle merkezi ve yerel makamlar tarafından düzenleniyor. Hizmeti sunan lisanssız kişiler bu düzenlemelere uymayabilir veya ilgili masrafları ödemeyebilir. Bu da onlara daha uygun fiyatlar sundukları için piyasada istenmeyen bir rekabet avantajı sağlayabilir.

Diğer bir endişe ise, hükümet gözetiminin eksikliğinin paylaşım ekonomisinde hem alıcılar hem de satıcılar için ciddi suistimallere yol açabiliyor olmasıdır. Örneğin, kiralık odalara konulan gizli kameraler, usulsüz araç kiralamaları, hacminin bir bölümü başkasına rezerve edilmiş tırlarda yasa dışı ürünlerin taşınması gibi durumlarla karşılaşılabiliyor ne yazık ki. Yine daha hesaplı olması nedeniyle alıcılara düşük kaliteli ürün ve hizmetler sunulabiliyor. Bu konudaki denetim eksikliği paylaşım ekonomisindeki en büyük sorunlardan biri olarak öne çıkıyor.

Paylaşım ekonomisi günümüzde çoğunlukla dijital platformları kullanıyor. Bu da kontrol edilmediği takdirde bir risk oluşturabilir. Zira, bu platformlara birçok kullanıcı alıcı veya satıcı olarak kayıt yaptırıyor ve birçok kişisel verisini tanımlıyor. Satıcıların bu bilgileri kullanarak alıcılar arasında çeşitli unsurlardan ötürü ayrımcılık yapması istenmeyen bir durum olur gerçekten. Ayrıca, bu bilgilerin gizli tutulması ile ilgili de güvenlik sorunları meydana gelebilir. Bu konudaki bir örneği yine Airbnb üzerinden verelim. Airbnb, müşterilere kiralama yapmama konusundaki yaygın kullanıcı tercihi nedeniyle geçtiğimiz yıllarda Afrikalı Amerikan ve Latin kökenli kiracılardan gelen ırk ayrımcılığı şikayetleriyle karşı karşıya kaldı. Daha fazla veri sunuldukça ve paylaşım ekonomisi geliştikçe, bu ekonomideki şirketler, alıcılar ve satıcılar hakkındaki bilgilerin kullanılabilirliğini kasıtlı olarak sınırlandırmaya yoluna gidebiliyor. Airbnb de bu konuda gerekli adımları atarak önyargıyla mücadele edeceğine dair taahhütte bulunmuştur.

Paylaşım ekonomisinin mevcut popülaritesini ne kadar devam ettireceğini pek kestiremiyoruz. Ancak ivmesinin yakın zamanda kaybolması pek olası değil; aksine giderek daha da yaygın hale gelecek gibi. Bu ekonomi modelindeki büyük şirketlerin ve kullanıcılarının, paylaşılan varlıklar dünyasında nasıl poziyon almaları gerektiğini öğrenmeleri lazım. Çünkü birçok köklü şirket bu akıma ayak uyduramazsa çok ciddi zararlar yaşayabilir, hatta iflas noktasına gelebilir. Bu teknolojiler ileri görüşlü şirketlere işlerini büyütmek ve kâr marjlarını artırmak için ortak bir platformdan yararlanma konusunda yeni fırsatlar yaratıyor. Faaliyet alanı ne olursa olsun her şirket doğrudan veya dolaylı olarak bu model içerisinde yerini almalıdır.

 

E-Bülten
Bültene Kayıt Ol
Kayıt olduğunuzda eğitimler ve yeni makaleler hakkında ilk siz haberdar olabilirsiniz.

Bir yanıt yazın